Pazartesi, Kasım 13, 2006

haftanın günleri ve artan iş yükü korelasyonu



akademik alanlarda görece uzun olan bir dönem sonrası gene kendi çapımda esmeye başladığım son günlerin vesilesiyle bu tabdansta bir şeyler karalayayım dedim. Fazlacana rapor havasında olabilir baştan da uyarımı vereyim ve de başlıyoruz...

Sinirimi bozuyor bu haftanın günleri ve de artan işyükü arasındaki muhteşem ve de açıklanamaz ilişki. İş hayatına girmeden önce, bu alanda deneyimlenmiş pek çok arkadaşımdan duyduğum bu yakınmaların acı gerçeği sonunda son haftalar içinde inanılmaz şiddetli bir şekilde beni de etkisi altına aldı, bunalıyorum!!!

Normal şartlar altında, -bundan sonra N.Ş.A- beklenen ve de ideal olan durum nedir? Gelirsiniz çok sevgili işinize, o da zaten hasretle sizi beklemiştir haftasonu boyunca, masalarda dellenen insanların olmadığı, bezginlik akan yüzler, bir dokun bin ah işit bakışları ve de sürekli sadistlik yapan veya yapmaya meyilli patron-prtak-müşteri üçlemesi olmayan bir ofis zaten nedir ki, neyse tüm bu elemanlardan yoksun olan ortam da Pazartesi günü bağrına basar sizi, ve de monitörün o lanet düğmesine bastığınız anda, haftasonu biriken tüm işi yükünü kusar bir anda karşınıza melun alet. Tamamdır ne demiştik N.Ş.A da olması gereken budur. Zira sizin o taraklarda beziniz olmasa dahi, elbet biryerlerde haftasonu mesaisine kalmış, evden çalışan veya ne bileyim işte o ayarlarda atraksiyonlara yelken açmış arkadaşlarınız, müşterileriniz, vs vs vs olmuştur, olacaktır, olmalımıdır; burası tartışılır işte... Neyse dağılmadan toparlanayım ben hemen, işte tüm bu mesailer sonucunda zaten Pazartesi sendromundan muzdarip bünye bir anda felç geçirerek işleri yetiştirmek için koşturur durur. Hatırlayınız normal olan ya da olması gereken budur dedik. Fakat gel gör ki normalik bu noktadan sonra kırılmaya, bükülmeye çeşitli deformasyonlar geçirmeye başlıyor ve de olan eninde sonunda kime tabiki biz sevgili ekonominin çarklarını döndürmeye çalışan ve arada unufak olan sevgili çalışanlara oluyor.

Yoğun bir haftasonunun ardından, başlayan haftanın, Pazartesi çözülen ya da Salı'ya sarkan işlerin; N.Ş.A salı ortaları ya da çarşambaya doğru azalması, gelen Perşembe ile de uç noktada birşeyler çıkmazsa azalması, Cuma günü de ufak tefek işler dışında önemsiz detaylarla meşgul olarak geçirildikten sonra rahat bir şekilde diğer Pazartesi'ne kadar kapatılması gerekirken; olay bunun tam tersinde gelişerek hepimizi içine alan bir girbada dönüşüyor resmen. Bir "U" şeklinde gelişmesi gereken veyahut bana göre öyle olması arzu edilen bu durum, tam tersine ve de inadına, sürekli artan şekilde, günlerin geçmesine doğru orantılı artan işyüküyle devam ederek, tavan yapıyor ve de Cuma günü olabildiğince rahat ve de mutlu (meşhur N.Ş.A gene) olması gereken "çalışan kesim" haftayı ifrit olmuş bir halde tamamlamak suretiyle, gelecek Pazartesi ringe çıkmak üzere mekanı terkediyor. gerilmiş bir halde harcadığı Cumartesi 'nin ardından, hiç bitmemesi dilenen Pazar'ı da harcayıp, saatler saydıktan sonra gene eninde sonunda el o düğmeye gidecek şekilde monitörün başına gelip çakılıyor.

Bir de olayın çıkmaya dakikalar kala gelen ve de "ama şunun da busu varken, onun da öyle olmasını istiyoruz biz!" ayarındaki, sanki bir yerlerde servis sağlayıcarının ölüm vuruşunu yapmak için sakladıkları mailler boyutu var ki o da başka bir yazının konusu olsun şu an için.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home