Salı, Mart 13, 2007

Hayır deyin, kurtulun

Uzuunca süre yazmayıp da ilk yazımın "cadalozluk" üzerine olmasını manidar bulabilirsiniz tabi ama değil, daha ziyade bu bir süredir hafif tabiri ile 'gıcık' olduğum birine "hayır" demeyi becerebilişimle ilgili.
Olay şu, yeni dükkanda, hemen karşı masamda konuşlanmış görev konumu tartışmaya açık-o kendini sanat yönetmeni sanıyor, oysaki en baba işi uygulama olan- dişi -cinsiyet ayrımı yapmıyorum ama bu özellikle bildirilmesi gereken bir not- mütemadiyen kendisine gelen yazılı işleri, adımın yazar olmasından mütevelli başıma yıkmaktaydı, işlerden kastım, konsept hazırlamak, metin yazmak, düzeltme yapmak falan değil, misal bugün carlamama sebep olanda olduğu üzere bir kartvizit üzerinde yazan adres bilgileri gibi son derece daktilo kız işleri.

Konuyu parçalamayayım, bu uyuzcan kartı uzatıp arkasını yazarsın deyince, zaten gerilmekten ince halelere ayrılmış sinirlerim bir araya gelerek kendisine "neden sen yazmıyorsun, burada benim yazmamı gerektiren bir durum yok ki" dedim.
Kızımız asla ve kata durumun farkında olmayarak "sen metin yazarı değil misin senin yazman gerekiyor" deyince de "evet ama steno/daktilo kız değilim dedim" olay esnasında bu zevzek kızımızın yanında olan kreatif direnktörümüz duruma karışarak kartı kızımıza iade edip, bunu müşteri temsilcisine yazdır deyince, bir huzura ermişim ki sormayınız.

Ancak kızımız bu gelişmeye rağmen bir sonraki kareye geçemeden "hala şoktayım, önce şu olanları bir hazmetmem gerek" deyince ve buna da karşılık alamayınca keyfim tamamen yerine geldi.

Kötü falan değilim, sadece saçma bir atağı durdurdum, evet şimdi oluşmuş negatif elektrikten de memnun değilim ama iş hayatı denen bu gayya kuyusunda birilerine dur demeyince tepenize çıkabiliyorlar (ayh nasıl da kıssadan hisse bile yaptım)

1 Comments:

Blogger eda kemal said...

işte, işte! özünüze dönmüşsünüz azizim!

12:09 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home