Cuma, Şubat 16, 2007

yeni bir ben...

evvet sayın ÇY okur ve yazarları... uzun sayılabilecek bir aradan sonra tekrar karşınızdayım. yeni iş, yeni ofis, yeni kurallar, yeni insanlar, yeni müşteriler (pardon sonuncuyu söylemedim sayın, müşteriler her yerde aynı olmakta netekim)... tabii alışmak zaman ve enerji alıyor. yani diyebilirim ki 'alışmak yorar'... bakınız çalışmak'ın 'ç'sinden kurtulunca gene anlamlı bir bütüne erişiyoruz. amanınn halbuki blogumuzun adresi 'anlamsız'... burayı özlemişim sanırsam ama bu geyik uzadıkça uzar o yüzden bir an evel yeni iş vs'nin getirdiklerini ve götürdüklerini anlatmaya geçeyim:

1. Evvela (bu aslında çok da önemli bir ayrıntı değil iş hayatım açısından ama şu anki aktivitemi etkileyen bir nokta olduğu için ilk bunu yazıyorum) bu f klavye hadisesi gene ayağıma dolandı efendim. hem polente hem eda şenyurt hatırlayacaklardır bu klavye tipine alerjim var. insanın sevmediği ot dibinde bitermiş. pek tabi f klavye de girdiğim bilumum ofis ortamlarında beni karşılıyor. eh alışacağız artık napalım??!!

2. Villa insanlığından plaza insanlığına geçiş evvela bir içimi daralttı. hadi ona bir nebze alışabildim. lakin inilecek çıkılacak merdivenler olmaması, gene fırlak bir göbeğin masa üzerinde klavyeyle ben arasında bariyer oluşturacak şekilde mevzilenmesine yol açtı. tamam klavyeye kılım ama araya aracı koymamak, buzları eritmek lazım bir an önce.

3. Artık takvim üzerinde günleri çizmemekteyim heyooo. umarım bu durum uzun sürer. gerçi etrafımdaki insanların ruh halini gözlemleyince umudum kırılmıyor değil. her yerde olduğu gibi burda da uzun dönemli çalışmanın getirdiği yıpranmadan muzdarip insanlar var. onların hallerini pek tabi anlayamıyorum. farklı frekanslarda dolanıyoruz. ben eski işimde eskiyken yeni gelenlerin neler hissetmiş olabileceğini anlamış oluyorum böylece. empati hususu....

4. Düzenimi tam kuramadıysam da henüz, gene vazgeçemediğim şeylerin bazıları aynen devam. geçende tdk sözlüğünü gene bardak altlığı olarak kullanırken yakaladım kendimi. sürekli -çaycı ablayı çıldırtacak denli- çay içiyorum, bir de bookmark'larım ve nazan öncel var...

5. Ofise daha insani saatlerde giriyorum ama insani saatlerde çıkamıyorum genelde. haftaarası akşam aktivitelerine mecburen son verdim. biraz otçul bir hayat sürer oldum. gene de sabah daha fazla uyumak güzel...

6. Hah tabi bir de kariyer yolunda daha gelişmiş model bir araba sürer gibi hissediyorum kendimi. dikkatinizi çekerim, 'hissediyorum' diyorum. ben hissediyorum diye mutlaka böyle olduğu anlamına geliyor mu, bilmiyorum,

işte böyle sayın ÇY. yıkılmadım ayaktayım. ama yorgunum...
:)

Salı, Şubat 06, 2007

Fikrinize aşık olmayın

Bize büyüklerimizin öğretiği ilk kuraldır. Reklam işi ile uğraşıyorsanız fikrinize aşık olmayın, her zaman daha iyi bir fikir, daha doğru yol vardır derler.

Son iki gündür bir adam nasıl aşık fikrine nasıl aşık, gözleri kör adeta, göremiyor mantıksızlığı, saatlerimizi heder ettik. O anlamsız şeyi şekillendirip sunmak için, yetmedi, yeni baştan yeni baştan başlıyoruz. Bir layout, bir tane daha. Olmayınca olmuyor, anlayan yok.

Neden mi? Patron çünkü o!

Cuma, Şubat 02, 2007

Bütün iş yerleri aynı!!

Reklam piyasası mı böyle yoksa bütün piyasalar mı?
Bir adama maaşını almaya gittiği vakit "üzgünüz mali portremiz kötü, seni işten çıkarıyoruz" denilebilir mi?
Bu işin bir ahlakı yok mu? Ahlakı olmsı gerekmez mi?