Cuma, Şubat 22, 2008

çalışmak yormaz, ruhunuzu emer

Cümle kurmayı bilmeyen adamların patronluk tasladıkları bir dükkanda çalışmak - ajans demiyorum dikkatinizi çekerim burası bir dükkan- ruhumu kemire kemire, artık yorulma kavramını bile unuttum.

Biri gelip size saçma bir cümle kursa ve bu normal hayatızda olsa, ne diyorsun birader, hasta mısın diye cevap verirsiniz. Ama bu adam iş yerinde patron olarak karşınıza çıkınca ne diyeceğinizi bile bilemiyorsunuz, nutkunuz tutuluveriyor.

Ağzınızda koskocaamaaan bir hassiktir, donup kalıyorsunuz.
Nefret bir süre sonra kendinize dönüp, ruhunuzu emmeye başlıyor.

Ben şimdi o noktadayım.

Çarşamba, Şubat 06, 2008

Basit Önerme

Müşteriler A olsun,
Müşteri Temsilcileri de B,

Eğer tüm A'lar dolaylı olarak B ise,
Ve tüm A'lar her zaman haklıysa;
Neden tüm B'ler de her zaman haklı olamıyor sayın ÇY?

Salı, Şubat 05, 2008

katibimi arar iken yan masada buldum...

bu güneşli iş gününde yağmur duasına çıktığımı sanmayın sakın sayın okur ve yazarlar. bu musiki eserimizin aklıma ve dilime takılmasının nedeni son dönemde mesleği yazarlık olan bendenizin, çevirmenlik, düzeltmenlik vs'nin yanısıra katiplik vazifesini de (kerhen) üstlenmiş olması...

çevir, düzelt, adapte et, düşün, fikir bul, yaz, hatta 'bi fikir buluverdik, sen de bi yazıver' olayı artık kim benim müşterim kim değil ayrımını da bulanık hale getirdi. yoksa hala öyle bir ayrımın bulanık da olsa mevcut olduğuna dair bir yanılsama durumu mu var bende?

yakında arzuhalci, daktilocu vb sıfatlar da kazanırsam son dönemki performansıma istinaden, artık madalya ya da zam yerine bolca sıfat takıp takıştırıp kendime gezinirim. üstüne bir de 'daha çok çalış, daha az kazan' prensibi eklenirse yeme de yanında yat.

bu gelişme ve olası gelişmeler ışığında son bir yılımın bir değerlendirmesini yapsam iyi olur diyordum günlerdir. kısmet, belki de buna ÇY vesile olacak. yine bu sayfada pek yakında görüşmek üzere diyorum efendim.

Akışkanlar Mekaniği ve Ofis Korelasyonu

Sayın ahali!

Belki biliniyordur, hatta traflarınızdan da pek bir profesyonelce uygulanıyordur, ve de belki ben "Bakın, bakın ne keşfettim!!!" ruh haline girdiğimden biraz algı sorunu yaşadığımdan dolayıdır ki biliyorsanız bu yazıyı konuyu bilmiyormuş gibi okuyunuz.

Yasal uyarının ardından başlamayı borç bilirim kendime. Son eserimde de bahsettiğim üzere geçtiğimiz haftalar içinde aldığım bir karar gereği ofiste rahat saatler, günler geçirerek, hatta uzun bir aradan sonra ilk defa iş olmadığından ötürü sıkılma eylemini gerçeğe dökmeyi başarmıştım. Bu kendimce faideli yolu siz yoldaşlarla da paylaşmayı borç bildim kendime.

Akışkanlar mekaniğini kendime feyz alarak, önce sıvı dinamikleri üstünde çalışarak tüm teoriyi pozitif müspet ilme dayandırıp, arkama kapı gibi fiziği alarak sırtımın yere gelmeyeceğini garanti etmek suretiyle "zeytinyağı" olmaya karar verdim çalışma hayatımda.

1,5 seneyi geçen tecrübelerim ve aynı vurdumduymaz yönetici sıfatı ile tepemde olup, gelen kutuları içinde bir e-posta bile bulmaktan aciz olan bir ekiple de geçen 8 aydan sonra zeytinyağı olmanın çok geç alınmış bir karar olduğunu da test ederek onaylamış bulunmaktayım. Sürekli doğru olmasa da geçen zaman içinde kazandığım öngörülerim, görsel algı, hitabet ve bilimum konu ile ilişki dahilinde olan pazarlama operasyonları içine kişisel tecrübelerimi de katarak naçizane tashih isteklerim bu geçen 8 ayın içinde sürekli göz ardı edilip tam da tersi yapılınca ve sonuçta -sürekli olmasa da- benim ya da bizim ekibin öngörüleri doğru çıkınca ve bunlardan sonra yönetici tayfasının "E bu neden başarısız oldu!" şeklindeki sersenişleri ve rapor isteklerinin yarattığı kıyım, yıkım ve bilimum duygudan hepimiz haberdarız. Bu aşamada akışkanlar mekaniği hayatımı kurtardı direk!

Uykusuz geçen 2 gün ve yoğun stres altında, "Yeminimi bozdum üleennnn!" haykırışıyla br anda zeytinyağına dönüşmek suretiyle sorgulayan ve yorum yapan insan kimliğimden çıkarak, kabul eden ve işleme koyan kişi saflarına ışık hızının bilmem kaç katı bir geçiş yaptım. Tahmin ettiğiniz üzere yoğunluk farklılığından da olsa gerek sürekli üste çıkmanın bir yolunu bularak bundan sonra gelen "E bu neden başarısız oldu!" lara karşın "Sizin dediğinizi yaptım." cevabı ile o ne idüğü belirsiz karışım içinde bir anda tepeye oturmak ve sorumluluğu sevgili e-posta bulmaktan aciz, metin yazamayan metin yazarlarından oluşmuş ekibe atmak kişiyi ofis içinde salon kahkalarına gark ediyor adeta.

Boşuna sevilmemiş bu topraklarda bu güzide sıvı, ataların varmış bir bildiği. En kısa zamanda hepimize zeytinyağının alası olacağımız günler dileğiyle!!!

Pazartesi, Şubat 04, 2008

Marketing, Marketing... Network Marketing!

Sevgili ÇY ahalisi, uzun bir aradan sonra (harb oldu, darb oldu, ailede yaprak dökümü, populasyon düşüsü, ve yaşla gelen hastalıklara mütevellit yavaşlama oldu bir de bunların üstüne kişisel ilgisizlik ve tembellik sosu eklenince daha da güzel oldu) karşınızda yine yeni yeniden bir yazı ki kendisi tamamen halkımızın psikolojik salahiyetini korumaya adanmıştır karşınızdayım(ız)...

Az önce bahsi geçen tüm olumsuzluklar ve düzeyi günden güne artan ofis içi yıpramlara ve iş tabanlı sorunlara sünger çekmek için insanüstü bir istek gönderen bendeniz kişisi, yakın zaman önce aldığım bir karar -ki kendisi başka bir yazı konusudur- ile görece rahat günler yaşarken ya da yaşadığıma kendimi inandırmışken, gaflet anımda gösterdiğim bir zayıflık sonucunda korkunç bir hatanın içinde açtım gözlerimi.

Olay şudur ki sayın ÇY, rahat bir haftasonu geçirmek amacında olan ben, kendimi network marketing cehennemi ile dört bir koldan kuşatılmış bulunca maalesef gergin mi gergin bir haftasonu geçirerek, gene ofisi eve taşımış oldum.Pazarlama alanının en belalı bölümlerinden birisi olan çok sevgili network marketing harikasını, çeşitli kereler içine sindire sindire tecrübe etmiş bir ailede büyümüş olan, iş itibariyle doğrudan pazarlamanın içini dışını bilmek zorunda kalan kişi olan ben'e pazarlamak en başta eğlenceli gibi gelmişti. Kendi kendime gülüp, afiş gülümsemesi ile "Demek o kadar kazanmak mümkün ha?" derken eğlenen ben neden hala bu derece bilgiyi vermiş olduğumu düşünmeden ortamı terketmemin akabinde ilk çalan telefon ile karşılaştım ki sonun başlangıcı bu oldu. Muhtelif aramaların sayısı ve gösterilen tepkinin şiddeti gün geçtikçe doğru orantılı artsa bile, karşı tarafın inadı hala kırılmadı.

"İnanılmaz paralar kazanabilirsiniz!" - bana başka birşey sun biliyorum bunu...
"Türkiye pazarı liderini arıyor!" - pazar mı kaldı?
"Sizin için buradayız, yardım için ne gerekirse buradayız!" - cüzdanım öyle demiyor ama.

Uzayıp gitti tabi bu nadide övgüler ve milyonlarca yardım teklifi ile dolu liste. Yeterince sorun ve can sıkıcı detaylarla uğraşmak zorunda kalan bir çalışanın daha da içine bulaşmak istemediği bu durumla karşılaşmamak adına bu yazının 3 kelimelik özeti şudur ki; "Network marketing kötüdür!"

ooo kimleri görüyoruz...

blog kanlı canlı bir varlık olsa şu an herhalde böyle derdi. :) vallahi özledik sayın ÇY. baktım taaa ağustos ayından beri çizik bile atmamışız. ama sonunda özlediğim günler geldi ve durgun bir iş gününde aklıma düştü blog'umuz. ve heyhat hava da harika. yani işimiz gücümüz olmadığı iş günlerinde havanın günlük güneşlik olması adetten midir ÇY.

sanmayınız ki çalışmaya artık bayılıyoruz o yüzden hiç canımızı sıkan birşeyle de karşılaşmıyoruz doğal olarak da yazmıyoruz! sanırım biraz kanıksama nedeniyle biraz araya giren yaz rehaveti filan... bendeniz edakemal açısından da aşk rehaveti...

görüşmeyeli bendeniz yine aynı yerde debeleniyorum artan müşteri sayısı ve iş yükü altında kalmamak adına insanüstü gayret gösteriyorum. sanki madalya mı takacaklar? ay ne bileyim? direktörlerin ve çalışma arkadaşlarının tebrik ve gazları ile çalışan, daha çok çalışan ve daha da çok çalışan bir insan haline geliyorum. niye? çünkü ay aman of bi dinleneyim dediğim anda bu yükü sırtımdan almaya can atan bir sürü insan var dışarda (yani çalışma hayatı dışında kalan ve her fırsatta içeri girmeye çalışan) yani böyle pompalanıyor her yandan. (böyle tel duvarlara asılmış tırmanmaya ve içeri girmeye çalışan bir sürü insan geliyor gözümün önüne -ne eğlenceli) böyle düşünmem isteniyor ama böyle mi gerçekte bilemiyorum.

ben ki hep çalışmaların karşılığının alındığını ve mümkün olduğunca çok ve iyi çalışmam gerektiğine inanırdım. ama artık emin değilim. iyi yaptıkça bir işi daha da fazla ve daha da iyi yapman gerekiyor. bu bekleniyor ve kıstaslar sürekli yükseliyor. acaba daha mı az iyi çalışmalıyım sorusu gündeme geliyor ama bu tabi ki imkansız çünkü geriye dönüş olmuyor. dönersen, eskisi kadar iyi çalışmıyorsundur ve başarısız sayılırsın.

iyi çalışmanın karşılığı daha çok iş oluyor genelde... bari daha çok para da demek olsun diyesi geliyor insanın ama bu da mümkün olamıyor. velhasılkelam edakemal'i bol dalgalı günler bekliyor (hem dünya ve türkiye piyasalarının hem ajansın durumu vasıtasıyla) o yüzden beni özleyin demiyorum çünkü fazla özlemeyeceksiniz zaten. bye anacım.