Salı, Temmuz 29, 2008

fani dünya

sevgili ÇY, bugün anladım ki insanoğlunu memnun etmek mümkün değil. e ben de bir insanoğlu (kızı) olduğuma göre, ben neden bu genellemenin dışında kalayım. daha yakın zamanda iş çokluğundan yakınırken, şimdi bulmuş bunamış halimle 'filanca işte ben niye yokum? hımmm?' şeklinde serzenişte bulunurken yakaladım kendimi. neyse ki hemen kendime geldim polente azizimin de yardımıyla... ve şunları hatırladım:
1. eğlenceli iş yoktur. ekibi gaza getirmek için iş eğlenceliymiş gibi yapılır.
2. ne kadar az çalışırsan o kadar eğlenirsin.
3. işkoliklik farkında olmadan insanı içten fetheden bir hastalıktır. uyanık olmalısın.
4. kariyer zımbırtısı için yaz akşamı bir ofise kapanıp elalem para kazansın diye kafa patlatacağına, al karşına sevgilinin gül cemalini, ye, iç, gül ve eğlen, di mi? (bi de rakısına dırdır etme, yazıktır. :))
bir daha mı geleceğiz dünyaya netekim.
açayım şimdi güzel bir müzik, öğlen ne yiyeceğimi düşüneyim....

Perşembe, Temmuz 24, 2008

istifa modu

Ben her bahar aşık olmuyorum ama her gün istifa moduna geçiyorum bu ajansta. Bugün gene işte o istifa modumdayım. Sabah patronumsu kişi ile iki haftadır süre gelen gerginliğimiz karşılıklı maillerle doruğa ulaştı. O saniye çekip gitmeliydim mesela.

Sonra ne yaptım adama gidip konuşalım dedim, olur dedi. Toplantıya gitti. Geri geldi, bir kez daha müsait olunca konuşalım dedim. Olur dedi ama heriften tık yok. Halaa yok. Şimdi be ne yapayım akşama kadar bu hıyardan ses çıkmayacak, alıp başımı gideyim mi? Dışarıda piyasanın hali belli, benim maddi zenginliğimin sınırları da öyle.

Salı, Temmuz 22, 2008

No shit!!!

Aslında hayatın nasıl bişey olduğunu anlayamadığımla ilgili beyanlarda bulunuyorlar.Gerçek hayat nasıl bişeydiri belirleyen bir çeşit standartlar enstitüsü falan mı var? kendimi malülen emekli ediyorum.Saat 12 ye geliyor.Eve sabah döndüm.Şimdi kalktım yataktan.Akdenizde denize karşı ,balkonda oturup bira içiyorum,bunun gerçek hayat olmadığını iddia eden sevgili yaşam formları,size inanmayı reddediyorum.uforik bir heyecan ve ölüm huzuru gibi iki uç arasında sekiyorum o duvardan o duvara, ki aslında yok ki duvar muvar...Her zaman arkasından bakıp hayıflandığımız bi mutluluk var ya, şu anda onu hissediyorum ben ve tam o anın içindeyken mutlu olduğumu hissedebildiğim için mutluyum.( duble olsun,üç buzlu)
daha iyisini bilen varsa ben tekliflere açığım.

Çok ciddi düşündüm ben bu konuyu şu son günlerde,özerk devlet kurmak istiyorum.Belli bi takım sınavlara tabi tutup alıcam insanları.bu sefillerle yaşamaktan çok bıktım ve anlamıyorum kafası çalışan birikimli bi insan olmak neden hayatımızda bir ceza olarak değerlendiriliyor? Öyle olduğu için olabilir mi?
Hayatımda hiç üreyesim gelmedi ama bir gün gelirse ve ürersem , onun bana benzememesi için elimden geleni yapıcam.
kitaplarımı işte o zaman yakıcam.

cheerio arkadaşlar...
keşke sizin de kaçabilmenize yardım edebilsem,özerk devletimi kurduğumda beklerim ;)

g.

imdak! imdak!

ve beklendiği gibi tatil de eda kemal'i rehabilite edemedi, döner dönmez iki basit müşteri harekatıyla tuş olmuş durumda an itibarıyla... göğüs kafesinde şişen, şişen ve giderek daha da şişen bir balonla yaşıyor. içinde patlarsa durum nolur bilinmez. bu durumuda üç seçenek beliriyor:
1. bu müşteriden acilen kurtulmak
2. bu mekandan acilen uzaklaşmak
3. bu sektörden acilen çıkmak
şimdilik birinciyi denemek niyetinde gibi gözüküyor ama belli de olmaz, kefil olamıyoruz kendisinine... nitekim üçüncü seçenek daha mantıklı gözüküyor, yani her 10 kişiden 8'inin çıkmak istediği bir sektörde kalmaya diretmenin ne gibi mantıklı açıklaması olabilir ki? yani mazo bir tarafınız varsa bilemem. ki hepimizde birazcana var kanımca... :)

Pazartesi, Temmuz 21, 2008

tatilin tam göbeğinde

Güneşin altında yanarak danseden ve kendini yokeden semi-trajik bir figürüm ben.Ve çok eyleniyorum.Beni arayıp dönmemi söyleyen her nevi patrona we got rhymeeees!! diye cevap veriyorum.Cehennemde yanın dönmüyorum ulan,iki kıçı kırık cümle yazmak için bana ihtiyacınız yok,kendiniz yazıverin,adres cehhenemindibi,çok zekice takdir ediyorum.Tatil uzar. Yerdeki kökünden fırlamış genişlemeyen ama yükselen ,yalnızca yükselen sopaya benzer bir bitki olarak üzerime oturup rektal kanama ile hastaneye kaldırılanların hesabını şaşırdım.İşe dönmüyorum.Şehre dönmüyorum.. 50 derecede güneşin altında bira içip dansedicem.Beyin kanaması geçirdiğimde sigortam aracılığıyla haberleşiriz.

G.

tatil sonrasında...

ah ahh hiç bitmese, biraz daha uzasa gibi nafile çabalara rağmen tatil denilen cennet zamanların sonuna geldik maalesef sayın ÇY. pazartesi hafta başı, salı sallanır, çarşamba çarşafa dolanır perspektifiyle işler mümkün olduğunca az olsa ve tatil rehavetinden balıklama atlamasak iş cinnetine diyorum... ahh balıklama dedim ve tatili çağrıştıran yasak kelimelerden birini kullanmış oldum bile...

Salı, Temmuz 15, 2008

Ayıralım Yollarımızı...

İlk ve tek olmak gibi bir iddiam yok ama sanırım az olan durumlardan birisinin içindeyim iş yaşamı içinde, nasıl istifa ederim, ne bahane uydursam ne desem diye düşünüp dururken haftalardır, bir anda "kör istedi, Allah verdi" temalı bir istifa isteği ile karşılaşınca o anda sadece zil takıp oynamadığım kaldı.

"Farkındayım bu müşteri ile çalışmak seni çok yıpratıyor ve bu durumda karar sana ait istersen devam et yoksa bana haber ver ayarlamalara başlayayım" yorumunun ardından çok istekli bir şekilde; "evet evet başlasın o ayarlamalar" demek istesem de oyun kuralları gereği 2-3 gün süre istenildi sonrasında da "ayrılmalıyız artık" fon müziği ile hoş beş ederek iyi günler deme zamanı.

Kocaman ve uzun bir dönem devam edeceği çok belli olan bir belirsizlik ortamına bodozlama dalıyor olmanın eşiğinde olsam da bu ilginç mutluluk deneyimlemeye değer kanımca, darısı herkeslerin başına...

Cuma, Temmuz 11, 2008

tatil öncesinde...

İş yerindeki insanlar ikiye ayrılır: Yokluğu özlenen insanlar ve varlığı özlenen insanlar. İkinci gruba dahil olmayı isterim.

Perşembe, Temmuz 10, 2008

revizyonfobi

bir iş kaç kez revize edilebilir sizce? bizim müşterilerimize göre cevap sayısız kez! hatta baştan yazılır. 'falanca iş iptal, şunu yapalım' denir.
sanki işin zamanında sonuçlanmaması onların kararsızlıklarından ötürü değilmiş gibi, 'biz işe başlarken durum şuydu, ama napalım şimdi bu' denir.
ya da acayip fark yaratacak, hedef kitlenin beyninde şimşekler çaktıracak (!) değişikliklere gidilir: misal,'şimdi demesek de artık mı desek?'...
burda pavlov'un köpekleri varmış gibi elinde çan bekler gün boyu müşteri. çalsın çanı, gelsin yeni fikirler, revize işler.
üstelik brieflerin, fikirlerin sürekli değişmesi, sanki normalmiş gibi, yani tamamen normal bir süreç işliyormuş gibi yapılmıyor mu... 'en son değişiklik', 'valla billa son', 'çok küçük, minik, miniminnacık bir değişiklik cidden, revizyon bile sayılmaz' şeklinde gelen 'ekle ve çıkar'lar artık baş döndürüyor. işten soğutuyor, tiksindiriyor...
ya artık kopuyoruz iyice 'tamam yahu gözkapvazyap* durumuna geçelim' diyoruz, ya da istenen değişikliğin mantıksızlığını açıklama derdine düşüyoruz tüm umutsuzluğa rağmen 'ama, ama, amaa...' gerçi bu durumda da sonuç değişmiyor. 'siz de haklısınız ama müşteri bıdı bıdı diyor' deniyor. hoop yine göz-kap-vaz-yap modu...
her allahın günü aynı süreci baştan yaşamak... az sonra yine gelecekler ellerinde bitmeyen son(!) revizyonlarla ve ben biraz daha tiksinicem kendimden de işimden de... kaçıp gitmek istiycem, ama sadece istiycem, istediğimle kalıcam...

*gözlerimi kaparım vazifemi yaparım

Değişim, Gelişim, İstifa ve 25.000€

Önemli bir yönetmenin etkileyici bir filminden hareketle oluşturduğum emprovize başlık altında bu girişi yapmayı uygun görüyorum...

Efendim, daha ne olabilir, nasıl bu müşteri milleti kendisini aşabilir derken, gün be gün yine yeni yeniden bir yaratıcılık dehası ile karşılaşan biz sayın bünyeler arasında iş deneyimi açısından bu sürece en az bendeniz, şahsen, bizzat kendim katlandım 2,5 senelik deneyimimle sanıyorum.

Ama inanılmaz bir atiklikle, gerek ofis içindeki mesai saatlerinde, gerekse mesai sonrasında cep telefonu ve internet denen mendebur icatlar sayesinde sevgili müşterilerim bana yokluklarını hissettirmediler şükürler olsun.

Son yaşanan olayın ardından da "Çalışmak Yorar, Çalışmamak Eğlendirir" temalı bloğumu açmak üzere kişisel adımlarımı atmaya başlamış bulunmaktayım. Peki nedir bu son yaşanan gelişme: Karşı tarafın dangalaklığı sonucunda, kendileri sorumluluk almak istemediklerinden dolayı "Seni seçtim Pikachu!!!" şeklinde bir anda bizim ofise, özellikle de bana yüklenmeleri sonucunda, "Zararı biz ödemiyoruz! 25.000€'luk zarardan siz sorumlusunuz geri ödeyeceksiniz!" temalı tehditin ardından kendimi nerede nasıl buldum sayın ÇY ahalisi?

Telefon başında, el belde, "Hanım, hanımmmm! Senin ağzını ense köküne kadar yırtarım ben!!!!" modunun doruklarında gün içinde yapılan muhtelif telefon dalaşları neticesinde, kendileri zararı ödemeye yanaştı ekselanları...

Peki buradan kişisel kazanımım ne oldu:

-Bundan sonra CV'de şık dursun diye her işe atlama.
-Bundan sonra mümkünse salak insanlarla çalışma. (Çok ütopik!)
-Bundan sonra ağzından çıkan soluğun kaydını tut.
-Bundan sonra arkana bakmadan buradan kaç.

Sonraki günler içinde kariyerimi bu dört prensip üstüne kurabilirsem ne mutlu bana sayın ÇY.

Selamlar, saygılar!



Çarşamba, Temmuz 09, 2008

Neler değişti?

Sayın ÇY halkı,
bu blogu açtığımızdan bu yana neler değişti?

1) Eda Kemal büyük ölçekli bir ajansa geçti, işini sevecekti, sorunlar artarak devam etti, sektörden umudunu kaybetti.
2) Polente kendini orta ölçekli sanan miniiiicik bir ajansta debeleniyor, orda geçen her güne kayıp gözüyle bakıyor.
3) Eda Şenyurt, sektör değiştirdi, şimdilik mutlu.
4) Workingdead uzundur yazmıyor, görece olarak eğlenceli bir ortamda çalışıyor ama mutat parasal ve zamansal sorunlarla boğuşuyor.
5) Patrick Bateman sen nerelerdesin?
6) ilk defa dışımızda biri yorum bıraktı, o da reklamdan koşarak kaçmış, hikayesini merak ediyorum (uz)

Yani her şey yolunda, beklediğimiz gibi.